Çocuklar yetişkinlerle oyun oynamayı ve vakit geçirmeyi severler, ancak belli bir yaştan sonra kreşe gitmeleri ve kendi yaşıtlarıyla birlikte zaman geçirmeleri hem hoşlarına gidecek, hem de gelişimlerini olumlu yönde etkileyecektir.
Çocuğunuzun yaşıtları siz yetişkinler kadar hoşgörülü ve özverili olmayabilir. Bu yüzden onların kreşe başladıkları dönem çok önemlidir. Ülkemizde aileler, kreş seçimi konusunda oldukça titizler. Ne yazık ki pek çok aile çocuğun kreşe başlama yaşı konusunda yeterince titiz ve bilinçli davranmıyor. Oysa, çocukları zamanından önce kreşe göndermek, hele de adapte olamadığını bile bile kreşe gitmeye zorlamak, onu psikolojik olarak olumsuz yönde etkileyebilir.Tuvalet eğitimi ile ilgili sorunların ortaya çıkması, okuldan soğuma, uyku problemleri, beslenme alışkanlıklarında bozulma, saldırganlık, iletişim bozuklukları bu olumsuzluklardan birkaçıdır. Ailelere, çocuklarını 3 yaşından önce kreşe vermemelerini öneriyoruz, bununla birlikte, çocuklar arasındaki bireysel farklılıklara yeniden değinelim ve her çocuğun kreşe gitme yaşının diğerinden farklı olabileceğini belirtelim.
Çocuğunuz 2.5 -3.5 yaşında normal gelişimsel süreç olan negatif dönemden geçer. Bu dönemde her şeye ağlar, hayır der, kendi giyinmek, kendi yemek yemek ister, nedensiz sinirli tepkilerde bulunur. Sinir krizleri sık görülür. Bu davranışlarının sebebi bağımlılıktan bağımsızlığa doğru geçiş sancılarıdır. Bebekken hareket etme, seçme şansı yoktur, biz ne giydirirsek, ne yedirirsek, sevsin sevmesin kabul etmek durumundaydı. Anne babaların en çok zorlandığı dönem bu dönemdir ve ergenliktir. Anne babalar bu dönemde ne yapacaklarını şaşırırlar.
Bu dönem; ailelerin mutlak bir psikoloğa danışarak, çocuklarının bireysel durumuna ve dönemine ilişkin yapılabilecekler hakkında bilgi almaları gereken bir dönemdir. Aksi halde bu dönem olumsuz tutum ve davranışları ileriki dönemlere aktarılır ve kişilik özelliği şeklinde yerleşmeye başlar. Bu dönem, olumlu atlatıldığında 4 yaşından itibaren sohbetleri ve paylaşımları ile keyifle dolu bir çocuk olduğunu görürsünüz.
Çocuğunuz çok aktifse, diğer çocuklarla vakit geçirirken çok uyumlu davranırsa, oyuncaklarını paylaşma problemi yaşamaz ve tuvalet eğitimini aldıysa (kreşe gitmek için bu bir zorunluluk değildir) artık onun evde vakit geçirmekte zorlandığını hissederseniz, onu kreşe göndermenizde hiçbir sakınca yoktur. Bazı çocuklar, diğerlerine göre daha ben- merkezcidir, paylaşmayı daha geç öğrenirler veya kendi kendilerine oyalanmaktan daha çok hoşlanırlar. Bu mizaçta bir çocuğunuz varsa, sosyal ortamlara girip, uyumlu bir birey olmayı öğrenmesi için onu kreşe göndermekte acele edebilirsiniz. Ama sorunlarını arkadaşlarına yansıtıp, saldırgan davranışlar sergileyeceğini göz önünde bulundurun. Bu şekilde davrandığında çevresinden olumsuz tepkiler alacak ve kendini dışlanmış hissedebilecektir. Bu da daha fazla uyum problemi yaşamaya başlamasına sebep olabilir. Bu durumda okuldaki öğretmeni ve psikolojik danışman ile çok rahatlıkla bu küçük problem aşılabilir ve ileriye dönük daha olumlu kişilik ve davranış değişikliklerine yol açacak yardım verilmiş olur.
Genel olarak kreşe başlama yaşı 2.5 – 4 yaş arasında değişir. Çocuğunuzu kreşe başlatırken mümkünse kısa sürelerle başlayıp, daha sonra tam gün kreşe gönderin. Ayrıca, ikinci bir bebeğin doğumu beklenirse, bebeğin doğumu ile büyük çocuğun kreşe başlama tarihinin örtüşmemesine dikkat edin. Çocuğunuz kendisini evden uzaklaştırmaya çalıştığınızı düşünmesin.
Çocukların kreşe ilk başladıkları dönemlerde saldırgan davranışlarda bulunmaları doğaldır, saç çekme, tükürme, itme gibi yöntemlerle arkadaşlarına zarar vermesi, çocuğunuzun hasta ya da anormal olduğunu göstermez. Bu davranışlarının nedeni, bir şekilde bulunduğu ortamda kendini ortaya koyma ve uyum sağlamaya çalışmadır.
NEDEN BİR OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMUNA GİTMELİDİR!
* Yuva, çocuğun yaşamındaki ilk gerçek sosyal deneyimdir. Çocuğun merkez olduğu ve tüm ilginin üzerinde olduğu aile ortamından uzaklaşıp; ilgiyi ve sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, sabretmeyi, beklemeyi öğrendiği ilk ortamdır.
* Bu ortamda tüm ihtiyaçlarını karşılaması desteklenir ve zamanı geldiğinde her ihtiyacını kendisi de karşılamayı öğrenir.
* Düzenin ne demek olduğunu öğrenerek; her gün aynı saatlerde yatıp, kalkmaya, aynı saatlerde yemek yemeye, evine ve okuluna aynı saatlerde giderek kendisi ve ailesi bir düzen içinde yaşamaya başlar.
* Aile dışındaki başka insanlarla da ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenerek, sosyal gelişiminde ciddi aşamalar kaydeder.
* Kendi yaşıtlarıyla beraber yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatını elde eder.
* Yuvada her tür bilgiyi grupla etkileşim halinde ve bir düzen içinde öğretileceği için, çocuk yaşına göre öğrenmesi gerekenleri doğru zamanda ve doğru tarzda bir öğretimle elde eder.
* Yuvada çocuğa, evde öğretilen sistemsiz ve düz bir bilgiye kıyasla, çok daha kalıcı, yaratıcılığını ve muhakemesini geliştirmesine olanak veren zengin bir öğrenme ortamı sağlanır.
* Kendi yaşıtlarıyla beraber daha çok oyun oynar. Kurallı ve grup oyunlarıyla toplum içinde nasıl davranması gerektiğinin böylelikle ilk tohumları atılmış olur.
* Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi, çocuğun zihinsel, duygusal, sosyal ve bedensel gelişimi için bu yılların çok önemli oluşudur. Erken dönem bilişsel yapılanma; düşünce, duygu ve davranış şemalarının oluşması açısından önemli bir yaş dönemidir.
* Okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların gelişimleri de takip edilir. Ebeveyn bu gelişimi takip edebilecek bilgi ve beceriye sahip olmayacağı gibi, bunu her zaman tarafsız bir gözle de yapamayabilir.